|
Zombie |
Bonjour!
Dün anlattığım can sıkıcı konudan sonra bugün, Cannes'a adımımı attığım ilk andan beri başıma gelen güzel şeyleri yazacağımı söylemiştim. Elbette sizinle bir kaç fotoğraf paylaşmayı da ihmal etmeyeceğim.
Önce sizi fotoğraftaki kahramanımla tanıştırayım. Zombie!
Biz ona rengi biraz ateş gibi olduğu için Zombiber de diyoruz. Bu ismi ona erkek arkadaşım taktı :) Zombie'yi tatile çıkmadan önce kumsalda okumalık bir kaç kitap almak için D&R'a uğradığımızda gördüm ve görür görmez aşık oldum. Bulunduğu raftan bana doğru adeta "beni al" der gibi bir bakıyordu. Uyurken sarılmalık, korkunca sığınmalık bir kahraman. Gülmeyin, ben deli değilim :) ( bütün deliler böyle der ya,neyse) Şaka bir yana üstünde yazan not tam da şöyleydi.. "Zombie sizi canavarlardan korur. O korkusuz, güçlü ve kaslıdır." Dikkat ettiyseniz bir gözü hep açık. Su uyur, Zombiber uyumaz! Tabii onu çocuk reyonundan aldığımı söylememe gerek yok. Ben de zaten içimdeki çocuk için aldım :) Ve kesinlikle işe yarıyor.
Cannes tatilimin daha başından itibaren bu kadar harika geçeceğini hiç ummazdım. Komik ve güzel olan ne varsa başıma geldi. İşte karşınızda o eğlenceli, harika, komik ve utanç verici olaylar...
Tanımadığım birine sarıldım.. Pasaport kontrolünden geçip bavullarımız için beklediğimizde geç gelen bavul yüzünden biraz sağa sola yürüdüm. Daha sonra etraftaki insanları incelerken yerime doğru dönüğümde bavulumuzu bekleyen erkek arkadaşımın kolu yerine yabancı bir adamın koluna sokuldum. Çok utanç vericiydi. Kendimi filmlerde istemeden de olsa türlü şapşallıklar yapan karakterlere benzettim. Pardon dedikten sonra erkek arkadaşımın da kolumdan çekmesiyle hızla uzaklaştım. Adam hiç aldırmayıp önemli değil dese bile çok utandım. Erkek arkadaşıma "Ay! Dalmışım" dedikten sonra deli gibi gülmeye başladım. O doğal olarak gülmüyordu ama ne kadar utanç verici de olsa bir o kadar da komik olduğunu biliyordu.
Karşılama.. Otelden normal bir karşılama talep etiğimiz halde bizim için gerçekten havalı bir araç göndermişlerdi. Çok kısa bir sürede etrafa baka baka otele vardık. Şöförümüz nazik bir Fransız'dı..
|
Otelin bizim için hazırladığı sürprizlerden... |
İlk kahvaltı... Muhteşem bir kahvaltıdan sonra tam arkama yaslandığım anda bir güvercinin azizliğine uğradık. Hani şu kimsenin "başına" gelmesini istemeyeceği olay. Neyse ki arkama yaslanmıştım ve küçük sürpriz tabağıma isabet etmişti. O kadar güldük ki şanslı mı yoksa şansız mı olduğuma karar veremedik. Erkek arkadaşıma bunun bir talih kuşu işareti olduğunu söyleyip Casino'lardan birine girmeyi bile teklif ettim.
|
Fransız usulü kahvaltı... |
Yağmur.. Diğer herkesin aksine ben yağmura bayılırım. Fotoğrafta gördüğünüz bulutlu havanın ardından etrafı keşfe çıktığımız an, o kadar güzel bir yağmur yağdı ki günümüz git gide sihirli bir hal almaya başladı. Biraz ıslandıktan sonra diğer herkesle birlikte Cannes Film Festivali'nin yapıldığı binanın altına sığındık. Palmiyelerin yaprakları yağan yağmurla titriyor, gökyüzünün loş rengiyle her şey gözüme daha bir güzel görünüyordu.
|
Yağmurdan kaçıp bu atlıkarıncaya sığındım :) |
Havai Fişek Gösterisi.. Otelimizin organizasyonunu üstlendiği bu gösterinin son gününe denk geldiğimiz için gerçekten çok şanslıydık. Kumsaldaki şezlonglardan birinde yer ayırdık ve inanılmaz güzel bir akşam yaşadık. Gökyüzü ardı ardına patlayan havai fişeklerle aydınlanıyor, zaten gösterişli ve ışıltılı bir şehir olan Cannes adeta bir yıldız gibi göz kamaştırıyordu. Gösteri neredeyse yarım saat sürdü.
|
Le festival d'Art pyrotechnique |
Bugünlük bu kadar. Korkularımla yüzleşmeseydim bu harika anların hiçbirini yaşayamazdım. Yarın sizinle daha kısa bir yazıyla alışveriş yapılacak mağazaların ve güzel caddelerin fotoğraflarını paylaşacağım.
Okuduğunuz için teşekkürler, yorum bırakırsanız çok sevinirim.
xoxo
D.
|
Ayna selfie'si olmadan olmaz! |
|
Hep Hollywood aktrisi olmak istemişimdir.. |
|
Bu merdivenlere bayıldım.. |