31 Ağustos 2015 Pazartesi

Yaza Veda...


Bugün itibarıyla yaz dönemini kapatıyoruz!

Ve ben de bu yıl beni doya doya dinlendiren bu güzel mevsime huzurlarınızda bir kaç fotoğrafla veda etmek istiyorum. Umarım siz de bu yaz şahane yerlere gitme fırsatı bulabilmişsinizdir.
En azından birkaç hafta dinlenip birkaç kere yüzme fırsatı bulabilenlerimiz şanslı sayılır.
Bu cıvıl cıvıl mevsime "şimdilik hoşçakal " derken yazseverlerin fazla ümitsizliğe kapılmamasını diliyor, sonbahar ve kışın da eşsiz mevsimler olduğunu hatıratmak istiyorum.

Özgür ruhun rengi mavidir!

Bu arada bir önceki bloğumu okuyanlarınız varsa havalimanında erkek arkadaşım yerine tanımadığım bir adamın koluna sarıldığımı hatırlayacaktır. Sizin de tatilde başınıza gelen böyle komik anılar ya da biriktirdiğiniz yaz aşkları falan varsa seve seve dinlemeye hazırım. Yorum kısmına yazarsanız beni çok mutlu edersiniz.

xoxo
D.



Bu yaz da kendimi "uzanmışım kumsala" şarkısını istemsizce mırıldanırken yakaladım :)

Bu yaz giydiğim en renkli şey!

Hadi ama! Islak kuma hiçbir şey yazmadım demeyin, inanmam!

Yaz kitabım Nil Karaibrahimgil'den "Kelebeğin Hayat Sırları" oldu!

 YAZIN EN'LERİ!

En çok dinlediğim şarkı; Rihanna Bitch Better Have My Money!
En güzel olay; Cannes'daki yağmur ve havai fişek gösterisi!
En çok sürdüğüm oje; Flormar 319 rakı beyazı!
En çok içtiğim içecekler; Zero, ananas kokteyli ve rose ya da blush şarap!
En favori mekan; Güney Fransa, Cannes!
En favori renk; Siyah, beyaz ve toprak tonları!
En çok kullandığım uygulamalar; Instagram ve snapchat!




27 Ağustos 2015 Perşembe

Cannes | Tatil Günlüklerim II

Herkese yeniden merhaba!

Dev palmiye ağaçları, uzun plajları, güzel yürüyüş yolları ve muhteşem otel binaları ile küçük sosyetik bir şehir Cannes. Cote d'Azur'un tam ortasında olması biraz daha avantaj katıyor ona. Ayrıca Akdeniz ruhuna işlemiş Fransızların... Hepsi kocaman gülümsüyor yüzünüze. Bu güzel şehrin film festivali dışında sanat etkinlikleri, sosyal aktiviteleri ve casinoları da var. Ama elbette güzel mağazalarından bahsetmeden de geçemeyeceğim. Malum ilgi alanım :) Üstelik eve dönmeden önce fırsat bulabilirsem birazcık alışveriş yapmayı da planlıyorum. Bu yüzden bugün çok az yazı yazıp dün söz verdiğim gibi caddelerin fotoğrafını paylaşacağım sizinle.

Umarım hoşunuza gider..

xoxo
D.


    Kozmetik mağazaların hepsini üşenmeden tek tek gezdim... 







Diamonds are a girl's best friend!

SALVADOR DALI ST GEORGES ET LE DRAGON

 
                     Zamanın dansına kesinlikle bayıldım... Eiryen saatler olarak da biliyor. Kesinlikle 
                     çok şey anlatan ve evimde ya da kolumda olmasını istediğim bir şey. Ayrıca bana Tim Burton'ı hatırlattı.

SALVADOR DALI DANSE DU TEPMS

 
Tabii ki muhteşem alışveriş mağazaları...







Bu heykellere de bayıldım!




  Biz Martinez'da kalsakta Carlton'un güzel binasına hayran olmamak mümkün değil!







26 Ağustos 2015 Çarşamba

Cannes | Tatil Günlüklerim




Zombie
Bonjour!

Dün anlattığım can sıkıcı konudan sonra bugün, Cannes'a adımımı attığım ilk andan beri başıma gelen güzel şeyleri yazacağımı söylemiştim. Elbette sizinle bir kaç fotoğraf paylaşmayı da ihmal etmeyeceğim.

Önce sizi fotoğraftaki kahramanımla tanıştırayım. Zombie!

Biz ona rengi biraz ateş gibi olduğu için Zombiber de diyoruz. Bu ismi ona erkek arkadaşım taktı :) Zombie'yi tatile çıkmadan önce kumsalda okumalık bir kaç kitap almak için D&R'a uğradığımızda gördüm ve görür görmez aşık oldum. Bulunduğu raftan bana doğru adeta "beni al" der gibi bir bakıyordu. Uyurken sarılmalık, korkunca sığınmalık bir kahraman. Gülmeyin, ben deli değilim :) ( bütün deliler böyle der ya,neyse) Şaka bir yana üstünde yazan not tam da şöyleydi.. "Zombie sizi canavarlardan korur. O korkusuz, güçlü ve kaslıdır." Dikkat ettiyseniz bir gözü hep açık. Su uyur, Zombiber uyumaz! Tabii onu çocuk reyonundan aldığımı söylememe gerek yok. Ben de zaten içimdeki çocuk için aldım :) Ve kesinlikle işe yarıyor.

Cannes tatilimin daha başından itibaren bu kadar harika geçeceğini hiç ummazdım. Komik ve güzel olan ne varsa başıma geldi. İşte karşınızda o eğlenceli, harika, komik ve utanç verici olaylar...

Tanımadığım birine sarıldım.. Pasaport kontrolünden geçip bavullarımız için beklediğimizde geç gelen bavul yüzünden biraz sağa sola yürüdüm. Daha sonra etraftaki insanları incelerken yerime doğru dönüğümde bavulumuzu bekleyen erkek arkadaşımın kolu yerine yabancı bir adamın koluna sokuldum. Çok utanç vericiydi. Kendimi filmlerde istemeden de olsa türlü şapşallıklar yapan karakterlere benzettim. Pardon dedikten sonra erkek arkadaşımın da kolumdan çekmesiyle hızla uzaklaştım. Adam hiç aldırmayıp önemli değil dese bile çok utandım. Erkek arkadaşıma "Ay! Dalmışım" dedikten sonra deli gibi gülmeye başladım. O doğal olarak gülmüyordu ama ne kadar utanç verici de olsa bir o kadar da komik olduğunu biliyordu.

Karşılama.. Otelden normal bir karşılama talep etiğimiz halde bizim için gerçekten havalı bir araç göndermişlerdi. Çok kısa bir sürede etrafa baka baka otele vardık. Şöförümüz nazik bir Fransız'dı..


Otelin bizim için hazırladığı sürprizlerden...


İlk kahvaltı... Muhteşem bir kahvaltıdan sonra tam arkama yaslandığım anda bir güvercinin azizliğine uğradık. Hani şu kimsenin "başına" gelmesini istemeyeceği olay. Neyse ki arkama yaslanmıştım ve küçük sürpriz tabağıma isabet etmişti. O kadar güldük ki şanslı mı yoksa şansız mı olduğuma karar veremedik. Erkek arkadaşıma bunun bir talih kuşu işareti olduğunu söyleyip Casino'lardan birine girmeyi bile teklif ettim.

Fransız usulü kahvaltı...


Yağmur.. Diğer herkesin aksine ben yağmura bayılırım. Fotoğrafta gördüğünüz bulutlu havanın ardından etrafı keşfe çıktığımız an, o kadar güzel bir yağmur yağdı ki günümüz git gide sihirli bir hal almaya başladı. Biraz ıslandıktan sonra diğer herkesle birlikte Cannes Film Festivali'nin yapıldığı binanın altına sığındık. Palmiyelerin yaprakları yağan yağmurla titriyor, gökyüzünün loş rengiyle her şey gözüme daha bir güzel görünüyordu.



Yağmurdan kaçıp bu atlıkarıncaya sığındım :)

Havai Fişek Gösterisi.. Otelimizin organizasyonunu üstlendiği bu gösterinin son gününe denk geldiğimiz için gerçekten çok şanslıydık. Kumsaldaki şezlonglardan birinde yer ayırdık ve inanılmaz güzel bir akşam yaşadık. Gökyüzü ardı ardına patlayan havai fişeklerle aydınlanıyor, zaten gösterişli ve ışıltılı bir şehir olan Cannes adeta bir yıldız gibi göz kamaştırıyordu. Gösteri neredeyse yarım saat sürdü.
 
Le festival d'Art pyrotechnique


Bugünlük bu kadar. Korkularımla yüzleşmeseydim bu harika anların hiçbirini yaşayamazdım. Yarın sizinle daha kısa bir yazıyla alışveriş yapılacak mağazaların ve güzel caddelerin fotoğraflarını paylaşacağım.

Okuduğunuz için teşekkürler, yorum bırakırsanız çok sevinirim.

xoxo
D.



Ayna selfie'si olmadan olmaz!
Hep Hollywood aktrisi olmak istemişimdir..
Bu merdivenlere bayıldım..

25 Ağustos 2015 Salı

CANNES TATİLİ | Bonjour tout le monde!

Bonjour tout le monde!
Yani herkese merhaba :)

Bugün Cannes'da ikinci sabahım ve şu ana kadar ki her şey bir rüya gibi.

Bu post'u biraz uzun tuttum ama bu şekilde birbirimizi daha yakından tanıyacağımızdan eminim.

"Güzel şeylere ulaşmak için bazı zorlukların üstesinden gelmen gerekir." der annem. Ben bunu sık olarak ondan duymuş olsam da hepinizin bir yerlerden aşina olduğu genel bir söylem. Ve ben buna kesinlikle inanıyorum. Bu yüzden size bu güzel tatilden bahsetmeden önce bazı korkularımdan söz etmek istiyorum...

Eminim ki hemen herkes havada olmaktan endişelenir ama ben uçaklardan gerçekten çok korkuyorum. Vücudum artık eskisi gibi reaksiyonlar vermese de yine de tedirginlik hali yolculuk boyunca devam ediyor. Bu yüzden Cannes'a aslında üç hafta önce gidecekken bu hafta başında gelebildik. Aslında tam olarak şöyle oldu. Erkek arkadaşımla havalimanına geldiğimizde dış hatlar bölümüne doğru yürürken önce adımlarımı küçülttüm ardından da kuvvetli bir fren yaptım.

"Şey.. şimdi ben gitmeyelim dersem ne düşünürsün?" önce duraksadı. Sonra da gözlerimdeki endişeli bakışlardan ciddi olduğumu anladı. Ve dünyanın en anlayışlı insanı olarak yine.. " İstemiyorsan kesinlikle binmek zorunda değiliz hayatım." dedi. O kadar rahatladım ki göz yaşlarıma engel olamadım ve bir anda ağlamaya başladım. Eğer ben istersem gitmeyecektik ama güzel tatil planımızı da bir şekilde berbat etmiştim. Ve uçağa binersem hiçbir şey olmayacağından o kadar çok emindim ki.. Arayıp cesaret vermek isteyen anneme "O uçağa binersem hiçbir şey olmayacağını ve sağa salim ineceğimizi biliyorum ama yine de korkularım mantığımın önüne geçiyor ve şu anda kesinlikle Cannes'da ne işim var diye düşünüyorum" dedim. Bu sözlerin üstüne annemin de söyleyecek sözü kalmamıştı. "Boşver prensesim bir daha ki sefere yine denersin."diyerek ikinci onayı verdi.

Havalimanından ayrılıp eve döndüğümüzde sanki az evvel büyük bir suç işlemiş bir çocuk gibi erkek arkadaşımın gözlerinden gözlerimi kaçırıyordum. Alandan ayrılıp arabaya binene ve eve gidene kadar defalarca özür dilesem de ondan hiçbir şeyin benden daha önemli olmadığı sözlerini sıkça işitsem de vicdanen bir türlü rahatlayamadım. Eve döndüğümüzde utançtan kaçırdığım gözlerine odaklanıp cesaretimi topladım ve "3 saat yolculuk çok uzun ve anlamsız. Yurtiçi bir yer olsa kesinlikle gidebilirdim." dedim. "Tamam o halde seç bir yer." "Nasıl yani?" "Eğer gerçekten gitmek istiyorsan ve uçacak cesaretin varsa.." "Tabii. Şey mesela Bodrum, Çeşme neresi olsa gidebilirim. Onlar hiç olmazsa  40-45 dk sürüyor." "O halde ben Çeşme için otel ve uçak biletlerimizi ayarlıyorum.... peki emin misin bebeğim?" "Evet, kesinlikle eminim."

Kesinlikle emin değildim. Aslında neden öyle söyledim bilmiyorum. Acaba benimki havada olmak değil de uzun süre havada olmakla ilgili bir korku mu? Kısa olunca daha mı çekilir geliyor?Bilmiyorum.. Neyse olan oldu ve tüm cesaretimi toplayıp kendimi bu değişen tatil planına alıştırmaya çalıştım. Çünkü eğer buna da gidemezsem çok üzülürdüm. Hem bütün yıl yorulan erkek arkadaşımın tatil planını elinden aldığım için hem de korkağın teki olduğum için. Neyse ki daha az endişeli bir yolculuktan sonra İzmir'e vardık ve Çeşme'de şahane bir beş gün geçirdik. Burası bana daha önceden 2 kere geldiğim için farklı bir güven veriyordu.

Dönelim şimdiye...

Bana göre günler geçmiş gibi süren 3 saat uçak yolculuğunun ardından nihayet Cannes'dayız. Ve buraya adımımızı attığımız ilk andan beri harika zaman geçiriyorum. Hayal ettiğimden uzun bir post olduğu için Cannes'la ilgili fotoğraf ve gerçekten harika anılarımı yarın sabah erkenden paylaşıyor olacağım.

Sizin de böyle tuhaf korkularınız var mı? Aşağıda yorum kısmında paylaşırsanız gerçekten çok mutlu olurum. Böylece kendimi yalnız hissetmem.

Au revoir!


xoxo
D.

20 Ağustos 2015 Perşembe

Kamuflaj

Bazen bir şeylerin ardına saklanmak dünyanın en güzel işi gibi gelir.
Siz bulunduğunuz yerden her şeyi görebilirsiniz ama kimsecikler göremez.

Çocukken korktuğumuzda annemizin arkasına saklanmak..

İçinden çıkılması zor durumlarda bizi haklı gibi gösterecek nedenler uydurup onların ardına saklanmak...

Görmeyi istemediğiniz biriyle karşılaştığımızda, hiç ona doğru bakmadan yürürsek sanki biz göremezmiş gibi hissettiğimiz o görünmez duvarın arkasına saklanmak...

Çaresiz ve yalnız hissettiğimizde bazen yeşile bazen maviye bazen de kalabalıkların tam ortasına saklanmak.

Neyseki konular bu kez can sıkıcı değil. Her yaz olduğu gibi cıvıl cıvıl ve rengarenk giymeyi düşlediğim 2015 yazını, fotoğrafta gördüğünüz gibi yine siyahlar içinde geçirdim. Ve tabii ki toprak tonları. Oysa bu yaz özellikle sarı renkli bir kaç kıyafetim olur diye düşünmüştüm. Tabii iki hafta önce gittiğim Çeşme tatilinde Penti'den aldığım ve bayılarak giydiğim
rengarenk mayoyu saymazsak. Tatilime renk katmadı değil :)


Merak ediyorum... Sizin kamuflajınız hangi renk? Yazarsanız çok mutlu olurum.
xoxo
D.

19 Ağustos 2015 Çarşamba

Herkese Yeniden Merhaba!

Sıkıcı olmayan eğlenceli bir blog adı ve ilk blog yazımın güzel bir başlığa ihtiyacı vardı, galiba buldum!

İlk yazımın başlığını  düşünüp bulduktan sonra bu adı çok sevdim ve bloğumun adının da bu olmasına karar verdim. 

"Herkese Yeniden Merhaba!"

Önce merhaba diyerek başlamayı düşündüm ama sonra bunun benim ilk blog denemem olmadığını hatırladım. İlkini henüz 18 yaşındayken yazmıştım. Bu yüzden "yeniden merhaba" demek daha uygun olacaktı. Hatta önceki blog denemelerimde bloğumun ismi konusunda o kadar çok düşündüm ki bu düşünceye saplanıp asıl olayı kaçırdığım bile oldu. Bu kez düşünmek için sadece 5 dakika yetti. İlk kez bu kadar hızlı karar veriyorum. Bu harika! Hem son 2 yıldır takip ettiğim yerli ve yabancı youtube kanallarında bu cümleyi o kadar çok duydum ki bundan daha cool bir isim olamazdı. Özellikle bu işlerle ben de ilgilenmeye başlamışken...

Kumsal bana her zaman huzur vermiştir...

Bu benim blog dünyasına ilk girişim olmasa da sizinle ilk tanışmamız olacak. Bu yüzden ilk yazım için elimdeki fotoğraflardan en güzel olanı seçmeye çalıştım. Fotoğraftaki eller benim. Elimdeki ise canlı çiçeklerden yapılmış güzel bir taç. Umarım hoşunuza gider. Bundan sonra paylaşacağım postların fotoğraflarının da ya benim gözümden ya da sevdiğim şeylerden olmasına özen göstereceğim.

İlk günden sizi sıkmamak için şimdilik burada bitiriyorum. Yazarken o kadar heyecanlıyım ki eğer okurken siz de sıkılmazsanız bu kez sonuna kadar gitmeye kararlıyım. 

xoxo
D.